Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
NİHAT SARGIN MEZARI BAŞINDA ANMA.

Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV), Birleşik Metal İş Sendikası, İstos Yayınları, Graz Üniversitesi Güneydoğu Avrupa Çalışmaları Merkezi’nin düzenlediği, “Balkanlarda Sosyalizm ve Emek Mücadeleleri” konferansı Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne yapıldı.


Oturum başkanlığını Serkan Öngel’in yaptığı, konferansın ilk panelinde “Köylü sorunu ve kırsalda sosyalizm” ele alındı.
Panteion Üniversitesi’nden Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Balkanlar tarihi uzmanı Pelin Tığlay, “Kırsal Bir Sosyalizm: Geç Osmanlı İmparatorluğu’nda Makedo-Bulgar Aktivistler ve Köylü Sorunu” başlıklı bir sunum yaptı.

Osmanlı vatandaşlarının sosyo-politik eşitliğini savunan meşrutiyeti kucakladıklarını söyleyen Tığlay, “Makedo-Bulgar sosyalistler köylülerin sorununun, parlamento tarafından bir an önce çözülmesi gereken en acil problem olarak ele almaya devam etti.
Bu sorunun taraflarından biri açlık eşiğinde olan topraksız köylü nüfusu, diğeri de servetini köylünün ve küçük toprak sahiplerinin sömürüsü sayesinde devam ettirenlerdi. Bunların arasında devlet vakıfları nedeniyle Osmanlı hanedanında bulunan toprak sahipleri de vardı” dedi.
İkinci konuşmacı İngiltere Birmingham Üniversitesi’nden Anca Mandru, “Tavizin Sınırları: Uzun 19. Yüzyılda Romanya Sosyalizmi ve Köylü Sorunu” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Mandru, Romanya sosyalizminin “köylü meselesi’ne yönelik ikircikli tutumunun nasıl evrildiğini anlattığı sunumunda, sosyalistlerin, sanayi işçilerinin sayıca azlığının ve Romanya ekonomi ve nüfus yapısında köylülüğün merkezi rolünün farkında olduğunu belirten Mandru, “1880’lerin ortalarından itibaren köylülüğe yönelik programlar geliştirmeye başlamışlardır. Bu programlarda, sayıca çok daha küçük olan kentli işçi sınıfının sömürüye maruz kalan muadili olarak ‘tarım proletaryası’ veya ‘kırsal işçiler’ den giderek daha fazla bahsedilmiştir. 1893’te Zürih’te toplanan II. Enternasyonal kongresinde yer alan Romanyalı temsilciler raporlarını köylülük üzerine yoğunlaştırmış ve gelecekteki kongrelerin gündemine ‘tarımsal mesele’nin alınmasında ısrar etmişlerdir” dedi.
Mandru, “Köylülerin yoksullaşmasının nedenlerine dair titiz çözümlemeler geliştirmiş ve bir tür toprak reformunu savunmuş olsalar da sosyalist entelektüeller Romanya’nın en geniş top-lumsal kesimi için çözüm olarak bireysel mülkiyet ile kooperatif mülkiyeti arasında gidip gelmişlerdir. 1899 ve 1907 köylü isyanlarına verdikleri tepkilerin de gösterdiği üzere, sosyalistler köylülüğün aynı anda hem ‘gerici’ hem de ‘devrimci’ potansiyeline kuşkuyla yaklaşmış, denetimleri dışında gelişebilecek toplumsal sarsıntılardan çekinmişlerdir.” dedi.

Panelin son konuşmacısı Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Alp Yüce Kaya, “19. Yüzyıl Sonu ve 20. Yüzyıl Başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Tarım Sorunu ve Devrimci Hareketler” başlıklı bir sunum yaptı.
1893 yılında kurulan İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün (IMRO) Balkanlar’da çatışmaların körüklendiği toprak mülkiyeti sorunu ve ulusal sorunla ilgilendiğini ifade etti.
Örgüt tarafından 1903 yılında düzenlenen ayaklanmanın, Manastır şehri çevresinde büyük etki yarattığını ve ayaklanmaya yaklaşık 30 bin kişinin katıldığını belirten Kaya, “Doğu Anadolu’da, toprağa bağlılıktan öte yükümlülükler altında bulunan Ermeni köylülerin, Hınçakların da katılımıyla Kürt toprak sahiplerine karşı ayaklanmasıyla 1894 yılında Sason İsyanı patlak verdi; Hamidiye Alayları’nın işlediği katliamlarla olaylar bölgedeki daha geniş bir coğrafyaya yayıldı ve 1897 yılına kadar sürdü. Aynı dönemde Batı Anadolu’da benzer ayaklanmalar yaşanmamış olsa da bölgedeki tarım emekçilerinin karşı karşıya olduğu sosyal sorunun bir yansıması olarak sosyal eşkıyalık ön plana çıktı” bilgisini paylaştı.
Vergi isyanının geniş bir coğrafyaya yayıldığını, toplumsal huzursuzluğun 1900’lerin başında halk ayaklanması niteliği kazandığını belirten Kaya, “1900’den sonra kapitalist güçlerin giderek daha fazla hakim olduğu şehirlerde ivme kazanan grevler, tabandan gelen toplumsal sarsıntının boyutunu göstermektedir. 1907’de patlak veren askeri isyanlarla Osmanlı coğrafyasının devrimin sancılarını yaşamaya başladığını ifade eden Kaya, “Bu devrimci durumda, ticari burjuvazi ve yabancı sermaye karşısında kendini güvende hissetmeyen taşra burjuvazisi, II. Abdülhamid’in despotik rejimine sırtını dönerek devrimci bir tutum aldı. Devrimin öncü gücü, bu sınıfların etkisi altında, Bulgar, Sırp, Yunan, Rum ve Ermeni siyasi örgütleriyle, özellikle de IMRO, Taşnaklar ve Hınçaklar ile yakın temas ve işbirliği içinde olan İttihat ve Terakki Komitesi idi” dedi.
Sunumların ardından panel soru cevap ile bitti.
