Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
KÖYE DÖNÜŞ FESTİVALİ .yeniden

“Yolumuza Işık Tutmaya Devam Ediyor…”
İzmir’de bugün,15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’ni bu başlıkla andık.
Konuşmamdan satırbaşları:
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Demokrasi Çağdaş Emekliler Sendikası, Dostluk Dayanışma Derneği ve Onbeşler Birlik Dayanışma Bilim ve Kültür Derneği 53. Yıldönümü anma programı Demokrasi Dostluk Dayanışma Derneği salonunda gerçekleştirildi.
Anma toplantısı Demokrasi Dostluk Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Gürkan KAVASOĞLU’ nun açılış konuşması ve Devrim Şehitleri için saygı duruşu yapıldıktan sonra Ayhan DÜMEN günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. İzmir’in son Töb-Der Başkanı Muammer TOPRAKCI’ da katkı sundu. Toplantıya katılanlardan Mete GÖNENÇ’ te o günlere ait anılarını anlattı.

Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi’nin iki önemli sayfası.
Niçin anıyoruz?
Çünkü bugüne ışık tutan geçmişini unutan,ne bugünü kavrayabilir ne de geleceğe uzanan köprüyü kurabilir.
Tarih bilincimiz olan geçmişin dersleri,doğru çözümlemeler yapmamıza yardımcı olur.
Bugünü anlayabilmemiz, geçmişi iyi kavramamızla doğru orantılıdır.
Nedir 15-16 Haziran?
İstanbul,bu iki gün boyunca,
Darülhilafe’nin,Dersaadet’in,
Sadabat’ın,Bab-I Ali’nin,
Payitaht’ın,Şehr-i Cihan’ın,
beylerin paşaların değil;
nasırlı ellerin,alınterinin,birlik ve beraberliğin,dayanışmanın,
işçi ve emekçinin İstanbul’udur…
1967’de DİSK’in kurulmasıyla,emekçilerin mücadeleye odaklı sınıf sendikacılığı doğdu ve hızla işçilerin çekim merkezi oldu.
Sermaye rahatsızdı,çünkü sarı sendikalar sayesinde istedikleri gibi at koşturabiliyorlardı.
Türk-İş rahatsızdı,çünkü ayaklarının altındaki toprağın kaydığını görüyorlardı.
Ne diyordu Çimse İş Genel Başkanı ve Adalet Partisi Milletvekili Hasan Türkay:
“DİSK’i diskalifiye etmek ve başsız bırakmak zorundayız çünkü biz patronlara baskı yapamıyoruz ve daha ucuz sözleşmeler yapmak zorunda kalıyoruz…”
İktidardaki Adalet Partisi’de bu sosyal uyanıştan rahatsızdı.
1967 Nisan’ında Milli Güvenlik Kurulu hükümeti uyararak tavsiye kararı aldı:
“İşçilerin ekonomik ve sosyal halklarında sakıncalı bir yükseliş yaşanıyor.Derhal önlem alınması gerekir!..”
Ve önlem akındı.
Meclis DİSK’i tasfiye edebilmek için gerekli yasayı çıkardı.
(İşin bugünü anımsatan ilginç yanı,o zaman Türk-İş’e bağlı Genel İş Sendikası Başkanı ve CHP milletvekili olan Abdullah Baştürk’ünde komisyondaki Adalet Partisi milletvekilleri ile birlikte bu kanun tasarısını onaylamasıydı.
Meclis görüşmelerinde,
Türkiye İşçi Partisi milletvekilleri,özellikle DİSK’e bağlı Lastik-İş Genel Başkanı Rıza Kuas,geçmemesi için çırpındılar ama AP ve CHP’nin oylarıyla tasarı kanunlaştı.)
Ne diyordu yeni kanun?
“Bir sendikanın ya da bir konfederasyonun Türkiye çapında faaliyette bulunabilmesi için tüm sigortalı işçilerin üçte birini örgütlemiş olması gerekir…”
(Türkiye’de 1 milyon 300 bin sigortalı işçi vardı ve DİSK henüz sadece 50 bin’ini örgütleyebilmişti.Türk-İş’e bağlı işçi sayısı da 400 bin’i geçiyordu…)
DİSK bu yasaya karşı,tüm tabanının karar sürecine katılımıyla,Genel Direniş kararı aldı.
15 Haziran 1970’de şalterleri indiren 70 bin,bir gün sonra da 150 bin işçi sokaklardaydı.
İşin ilginci,Türk-Iş’e bağlı sendikalı işçilerin büyük bir çoğunluğu kendi sendikalarını dinlemeyerek eyleme katılmışlardı.
Sendikal birlik eylem içinde sağlandı.
İşçiler ilk kez ücret dışı demokratik bir hak için direndiler ve sınıf bilinçlerinde niteliksel bir sıçrama yaşandı.
Ardından sıkıyönetim…
Gözaltı ve tutuklamalar…
Fakat bu büyük direniş yasal olmasa da gücünü haklılığından alarak,toplum nezdinde meşru bir zemine oturdu.
CHP bu meşruiyetin ve haklılığın altında ezilerek tavır değiştirdi ,CHP ve TİP ayrı ayrı(TİP ile birlikte görünmemek için!..)yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular.
Anayasa Mahkemesi yasayı iptal etmek zorunda kaldı.
Bu gelişmeler egemen güçleri öylesine korkuttu ki,bir yıl bile geçmeden 12 Mart 1971 faşist darbesini yapmak zorunda kaldılar…
15-16 Haziran’dan bugüne bakarsak:
Bugün acısını çektiğimiz ağır ekonomik kriz,işsizlik,işten çıkarmalar,yoksulluk ve hayat pahalılığına karşın işçi sınıfının direnişine yol açacak bir hareketlilik var mı?..
Bu sürece öncülük edecek bir siyasal yapılanmanın boyutu ne durumda?Sol,sosyalist güçlerin birliği ne ölçüde sağlanabilmiş?..
Bırakın sol partileri…
O gün sağ ile işbirliğine giden CHP’yi bu yanlıştan döndüren neydi?
İşçi sınıfının ve Meclis içinde TİP’in,Meclis dışında diğer sol parti ve demokratik kitle örgütlerinin,gençliğin kararlı mücadele ve direnişi…
Bugün de ihtiyaç duyulan bu örgütlenme,azim ve kararlılık değil mi?..
Selam olsun 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ne,
Selam olsun bu direnişi hazırlayan başta Kemal Türkler,işçi liderlerine…
Selam olsun bu destanı yazan işçilere,işçi sınıfına…Programın sonunda İzmir Tiyatrolar Derneğinden Bilgehan OĞUZ, Yücelay SAL’ ın öncülüğünde Güneşin Sofrasındayız şarkısını DEMOKRASİ DOSTLUK DAYANIŞMA DERNEĞİ üyeleri ile hep bir ağızdan söyleyerek bitirdik.
GÜNEŞİN SOFRASINDA SÖYLENEN TÜRKÜ Dalgaları karşılayan gemiler gibi, gövdelerimizle karanlıkları yara yara çıktık, rüzgârları en serin uçurumları en derin havaları en ışıklı sıra dağlara. Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu. Önümüzde bakır taslar güneş dolu. Dostların arasındayız! Güneşin sofrasındayız! Dağlarda gölgeniz göklere vursun, göz göze yan yana durun çocuklar. Tasları birbirine vurun çocuklar. Doldurun çocuklar, doldurun doldurun doldur içelim. Başları göklere atalım serden geçelim.. Heeey, nerden geçelim? Yalınayak koşarak devlerin geçtiği yerden geçelim. Heeey hop heeeey hep birden geçelim. Doldurun çocuklar, doldurun doldurun doldur içelim. Dostların arasındayız! Güneşin sofrasındayız...

Muammer Toprakcı
Bence sınıf mücadelesine Yeni yöntem yeni bir şekil kazandıralım bir araya gelip bu konuda kafa yormamız gerektiğini düşünüyorum şartlar ve koşulları eskiye En azından o kadar değişti ki sözcüklerle farklılaştı Eskiden gambazlama denirdi ispiyoncu denirdi şimdilerde bilgilendirme diyorlar Eskiden çalışana maraba derlerdi ırgat dediler işçi dediler personeller şimdi operatör diyorlar Bizler de değişen şekil ve koşullara göre yepyeni bir sınıf mücadelesi perspektifinden bakarak reel sosyalizmin hariciden farklı bir yaşam modeli halka örgütlenmeliyiz